12 Temmuz 2009 Pazar

Venedik


Venedik, Buyuk Kanal'in iki tarafina kurulmus, batik evlerden ve daracik sokaklardan olusuyor. Etrafta pek arac gormuyorsunuz, zaten arabayla gelenler arabalarini Mestre'deki otoparklara parkedip trenle Santa Lucia'ya ulasiyor. Haritanin en gerektigi sehir burasi sanirim, her yol birbirine benziyor ve yurumekten baska careniz yok.. Yaz mevsiminde cogu gun yagmurluymus, fakat heryer cafe ve restoran oldugu icin yagmurdan kacmaniz o kadar da zor degil. Kaldirim taslarinin uzerinde bazi sirketlerin verdigi reklamlar var. Sokak aralari kanallar ve koprulerden(400 adet) olusuyor. Kanallarda gondollar ve taxiler goruyorsunuz. Goldolcular siyah beyaz cizgili kiyafetleriyle kopru altinda musteri bekliyorlar.Gondollar turistik olarak gorunse de aslinda bunlar Venediklilerin yasam tarzi, ulasim icin kullanmak zorunda olduklari bir arac.
Görülmesi gereken en önemli yerlerden biri St.Marco Meydanı. Mermer salon şeklindeki galerilerle sarilmis meydanda çan kulesi, kilisesi ve Dükler Sarayi bulunmakta. Meydan cok kalabalik, guvercinler onlari besleyenlerin kafasina kadar cikiyor. Meydanin bir yaninda saray, diger yanindaysa 2 gun sonra verilecek konser icin hazirlanan buyuk sahne var. Sarayin hemen yaninda da 6-7 yaslarindaki ogrenci grubu futbol maci yapiyor. Sarayin onunde de Vatikan'da oldugu gibi uzuuun bir kuyruk..Bircok restoran ve cafe meydana masa ve sandalyelerini kurmus, aksam ustu baslayacak olan canli muzik showlarina hazirlaniyor. Aksam her cafeden baska bir ses geliyor,istediginizin onunde durup muziklerini dinleyebiliyorsunuz, oturmaniz gerekmiyor. Geceleri isterseniz meydanda yere bile oturabiliyorsunuz.
Venedik sokaklarinda bircok cam, maske dukkanlari ve pizzeria bulunmakta. Bir anda karsiniza bir sergi cikabiliyor, Vivaldi'nin keman koleksiyonu yada ilginc bir heykel sergisi.. dukkanlar bile sanat eseri gibi zaten.
Eskiden karnaval zamaninda insanlar arasindaki sinif farkini kaldirmak icin maskeler takilirmis Venedik'te. Simdi butun sokak saticilari ve dukkanlarda degisik renklerde maskeler satiliyor. Venedik Karnavali her yil subat ayinda duzenleniyor.
Kanal cevresinde bircok restoranlar var. Ozellikle iki yakayı birbirine bağlayan Rialto Köprüsü cevresi oldukca kalabalik ve hareketli.

7 Temmuz 2009 Salı

Dolomitler ve Alp Daglari



Italya'nin kuzeyinde, Alp Daglari'nin kuzey bölümünün doğu kesiminde bulunan dağ grubu Dolomitler. Dolomitler üzerinde, 18 tanesi 3.050 metreyi aşan çok sayıda doruk varmis. Turizmin ve dağcılığın önem taşıdığı yörenin başlıca merkezi Cortina d'ampezzo. Bu mevsimde kar olmasa da teleferikle daglara cikmak mumkun. Dolomitler ve Alpler, motorsikletlilerin disneylandi gibi, gruplar halinde yollarda bircok motorsikletli goruyorsunuz. Heryer yemyesil, dag yamaclarinda pencerelerinden renkli renkli cicekler fiskirmis kucuk klubeler, krater goller, heryer sanki kartpostal gibi Alplerde.. Yol uzerindeki Canazei, Cortina de Ampezzo ve Arabba motosikletçilerin buluşma noktasıymis. Arabba'da motorcular icin bir etkinlik vardi. Bircok son model motorun yani sira birkac da Lamborghini ve Ferarri vardi..
Kuzeye ciktikca sehirler almanlasiyor. Hatta birkac sehir Almanya'ya ait burada, ski resortlarin bulundugu Balzana'da almanca, italyanca ve italyancaya benzer bir dil olan Laden konusuluyor.

Modena- Ferrari Galerisi

Modena'nin 20km ilerisinde bulunan Maranello kasabasi da Ferrari'ye ait. Burada uretim fabrikasi ve Lamborghini'den buyukce bir galerisi var. Fabrikaya girmek yasak. Fakat surus testlerine katilabiliyorsunuz. (Lamborghini'de surus testi-baska bir surucu ile- yaklasik 350 euroydu). Iceride ilk katinda Formula 1'de gunumuze kadar kullanilmis her yaris araci bulunmakta. Ikinci katta ise diger spor araclar var. Burada lamborghini'nin tersine, tum araclar ayni renk; sadece kirmizi. Icerideki ara katta bir adet Maserati bile var.

Lamgorghini kadar etkilemese de galeri gorulmeye deger.

Modena - Lamborghini Fabrikasi




Modena'nin icerisindeki Sant Agata adli kasaba, Lamborghini araclarinin uretim yeri, muzesinin ve fabrikasinin bulundugu kucuk sehir. Modena'nin bu kasabasina girdigimizde yolda mavi renkte lamborghini bir arac, uzerinde Polizia yaziyor. Lamborghini, Vatikan'daki polislere golf arabalari gonderirken kendi kasabasindakilere gercek bir Lamborghini vermis!

Lamborghini Trattori S.p.A. şirketinin arazi taşıtlarından, spor arabalarına geçişi sahibi Feruccio Lamborghini'nin spor arabalarına başta Ferrari ile tutkun olmasıyla başlamis. Bilinen hikayeye göre, Ferrari'sinin debriyajı bozulunca Ferrari fabrikasına giden Lamborghini ile Enzo Ferrari görüşmek istememis. Kendi debriyajını büyük bir kolaylıkla tamir eden Lamborghini, spor arabalar üretmeye karar vermis.2003 yilinda Audi catisi altina giren Lamborghini'nin 2 katli muzesinde 1960lardan kalma araclari gormek mumkun.Gun icinde 2 kez duzenlenen uretim alani turuna da katilmaniz mumkun. Basimizda uzun yillar orada calismakta olan bir bayan, iceriye kamera ve fotograf makinesi sokmamiza izin vermiyor. Giriste bir otopark var, yeni uretilmis olan tum araclar burada(bu kadar cok lamborghini'yi birarada gormemistim hic). Daha sonra uretim fabrikasina giriyoruz. Haftada 2 arac uretimini tamamlayan fabrika, sadece istege gore uretim yapiyor ve buradan tum dunyaya araclari ihrac ediyor. Motorlar Almanya'dan geliyor ve burada parcalarin hepsi birlestiriliyor. Burada henuz yapilmakta olan araclara dokunabiliyorsunuz, hatta grup basindaki bayan herkese birer lamborghini damgali koltuk derisi veriyor ani olarak :)

Calisanlar fabrikadaki her bolumde donusumlu olarak calistiriliyor, boylece her calisan her konu hakkinda bilgi sahibi. Sansimiza, bir motorun araca monte edilmesine bile denk geldik.

Fabrika gezisi yaklasik 1 saat suruyor ve herkes etkilenmis, sasirmis ve biraz da sansli hissederek muzeyi gezmeye devam ediyor.

San Marino - Rally Sehri


Vatikan ve Monako'dan sonra Dunya'nin en kucuk bagimsiz devleti olan San Marino, 4.yuzyilda kurulmus. Rimini'nin guneybatisinda, yarim saat uzakliktadir. Vatikan'dan farkli olarak, burada ekonomi gelismis, uretim yapilmaktadir. Hatta San Marino rally ile unlenmis, F1 pisti bulunmakta olup 26 yildir Formula 1 organizasyonunda yer almaktadir. Havalimani ve milli futbol takimi da bulunmakta olan Rimini'de dagin uzerinde kurulmus 3 kale bulunmaktadir. Bunlarin 2si halka aciktir, Castello della Guaita ve Castello della Cesta. Kaleler arasindaki patikadan yuruyerek bir digerine gecilebilir. Yokus yollarda yine dukkanlar, hediyelik esya dukkanlari, restoranlar, hatta bir de mumya muzesi vardi. Kalelerin icerisine girebilir, daracik merdivenlerden kalelerin tepesine kadar cikabilirsiniz. Fotograf makinenizi yaniniza almayi unutmayin..

Rimini


Italya'da deniz kenarina gidip sahil tatili yapmak istorsaniz ve ulkenin kuzey tarafindaysaniz gidebileceginiz birkac alternatif var. Rimini iste bunlardan biri. Italya'nin dogusunda Adriyatik Denizi kiyisinda bir liman sehri olan Rimini, plajlari ve gece hayatiyla unluymus.

Butun sahil seridi oteller tarafindan ozel olarak kapatilmis plajlarla dolu. Sezlong-semsiye parali. Eger halk plajina gitmek istiyorsaniz yolun en sonundaki plaj halka acik. Halk plaji diyince, hani Turkiye'deki gibi plajda piknik yapanlar yok, sadece sezlong ve semsiye yok bu plajda.

Sahille otelleri bir yol ayiriyor. Butun sahil seridinde oteller var fakat sahile gidebilmek icin yoldan karsiya gecmeniz gerekiyor. Sahilin hemen arka paralelindeki yolda restoranlar, ucuzcu ve hediyelik esya dukkanlari var, biraz Caddebostan'i andiriyor burasi.

Haziran sonu olmasina ragmen hava yagmurlu, soguk. Denize girmeye cesaret eden birkac kisi var. Yine de Rimini'de yollarda, sahilde yurumek oldukca keyifli. Geceleri ise yapilbilecek cok fazla alternatif var. Sahil yolundaki parkta cesitli festivalller duzenleniyor. Bir gece Jazz festivali vardi fakat sadece Carsamba, Cuma ve Cumartesi gunu acik olan RockIsland'a gitmek agir basti. Rock Island, Rimini gibi kucuk bir yerde olabilecek en guzel yerdi sanirim. Deniz ortasina yapilmis yapay bir ada, acik havada camlarla cevrili balik restorani ve club olarak tasarlanmis. Restoran aksam 7'de aciliyor, set menu var, kisi basi 50 euro. Cesit cesit degisik balik yemekleri tattiktan sonra saat 10 gibi kapiya korumalar geliyor, garsonlar rocker kiyafetlerini giyerek servis yapmaya basliyor, icerisi kalabaliklasiyor. Saat 11'de isterseniz disarida yemeginize devam edebilir, isterseniz iceriye girip AC/DC tarzi muzik yapan rock grubunu izlemeye girebilirsiniz. Grup, mekan ve yemekler mukemmeldi.

Rimini'deki son plajdan sonra yurumeye devam edince karsiniza kucuk bir liman cikiyor. Buradan botlarla Rimini cevresindeki yerlere degisik turlar duzenleniyor. Sehir icinde motorsiklet, bisiklet, ATV veya 4 kisilik bisikletlerden kiralayabiliyorsunuz.

Pisa


Pisa, Siena'nin batisinda yer alan Toscana'ya ait kucuk bir sehir. Unlu egik Pisa kulesinin yer aldigi Piazza dei Miracolide (mucizeler meydani) adli meydan 56 metre olan Pisa Kulesini gormek icin gelen turistlerle dolu. Pisa Kulesi bitirildiği tarihten itibaren güneye doğru eğilmeye başlamış. Bunun sebebi temeldeki yumuşak zemindeki bir çökmeymis.1990’da ziyarete kapatılarak bakıma alınan kule, eğikliği biraz da olsa düzeltilerek 2002 yılında tekrar açılmış. Poz vermek icin taslara cikan turistlerle dolu meydanda yemyeşil çimenler üzerinde Vaftizhane, Kathedral ve kathedralin çan kulesi olarak yapılan Eğik Kule yan yana yer alıyor.Isterseniz ve beklemek icin zamaniniz varsa 15 euroya Pisa'nin tepesine cikabiliyorsunuz.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Bolsena

Lago di Bolsena, İtalya'nin dördüncü büyük gölü. Gol kenarinda birkac insan var, guneslenmeye gelmisler. Bir tepe uzerine kurulmus kucuk bir kasabasi icerisinde sarap evleri ve kucuk dukkanlar var. Bir adet supermarketi, bir adet de kilisesi var. Cok fazla gezilecek yeri yok fakat yarim gununuzu gecirmek icin gidilmeye degecek bir yer. Kucuk bir restorana giriyoruz, ciceklerle dolu arka bahcesinde sirin masalar ve hatta magarasi bile var.Ister magarada oturun ister acik havada ister iceride, evcil hayvaninizi bile restorana getirebiliyorsunuz. Disarida bir bitki pazari var yol boyunca. Hava 10 gibi karardigi icinse cogu dukkan bu saatlere kadar acik.

Dunyanin en kucuk devleti- Vatikan


Roma'ya gelmisken ertesi gun tabiki duragimiz Vatikan oluyor. Roma'dan pek de uzak degil burasi, herhangi bir sinir da yok ama Vatikan dunyanin yuzolcum ve nufus olarak en kucuk ulkesi. Etrafi duvarlarla cevrili, Katolik mezhebinin yonetim merkezi olan Vatikan, Papa tarafindan yonetiliyor. 100 kisilik kucuk bir ordusu bile varmis buranin. Oncelikle muzeye giriyoruz (13 euro), iceri girip cikmak cok fazla zaman aliyor ve cok kalabalik oldugu icin de istediginiz an disari cikmaniz imkansiz (cikis icin iceride en az yarim saat daha yurumeniz gerek) . Iceride 1400 oda bulunmakta. Bir websitesinde Vatikan muzesindeki odalardaki guvenlik gorevlilerinin de birer sanat eseri oldugu yazilmis, ben dikkat etmedim ya, aklinizda olsun :)

Muzeden cikista duvari takip ederek yarim saat yurudukten sonra karsiniza St Peter meydani cikiyor. Bu meydan Papayı vaaz verirken her noktadan görmek isteyecek kalabalık insan grubuna göre düşünülup yapilmistir.

Meydanda guvenlik gorevlilerinin araclari Lamborghini! Fakat bu Lamborghini'ler saatte 40 Km den fazla hiz yapamayan golf aracından farkli degil.. Gercek Lamborghini polis araclari Modena'da, onu Modena yazimda yazacagim.

Vatikanda herhangi bir ekonomik üretim alanı yok. Gelirler kiliseye yapılan bağışların yatırımlarından, müzelere gelen ziyâreçtilerin bıraktığı para, pul ve mâdenî paraların satışından
ibâret. Vatikan, bankalardaki para, tahvil, başta silâh fabrikaları olmak üzere çeşitli sanâyi kuruluşlarındaki hisseleriyle dünyânın en zengin şirketlerini çok geride bırakacak servete sahip, gelirinin çoğunu Hıristiyanlık propagandasına harciyor.

Roma


Roma Italya'nin en kalabalik sehri. Ulaşım açısından da İstanbul ile çok benzerlik gösteriyor. Trafikte tıklım tıklım otobüsler, dar ara sokaklarda minibüse benzer küçük otobüsler.. Haritasiz gezilebilecek bir yer degil. Turistlerle dolup tasan bircok tarihi yer var. Roma'ya giden herkesin koştura koştura kuyruklara girip, görmeyi beklediği en önemli yapılardan belki de birincisi Kolezyum (Colosseo), iceri girdiginizde cok sey beklememeniz gereken yerlerden. İmparatorlar burada Roma halkını eğlendirmek için gladyatör dövüşleri düzenlermiş. Gözümüzün önüne hemen Gladyatör filmindeki görüntüler geliyor.2 katli buyuk bir arena, ust katin bir kisminda da bir muze var. Kolezyumun hemen yaninda Konstantin Takı var. Bu takın sağından yolunuza devam ederek Palatino ve Roman Forumu'na doğru gidiyorsunuz. Palatino, Palatines Tepesi'nin üzerine kurulmuş ve Romalı yönetici ve kralların yaşadığı bölgeye verilen ad. Burada devlet binaları, hamamlar ve diğer kalıntıları görebilirsiniz. Daha sonra Roma Forumu'na doğru yolumuza devam ediyoruz. Roma Forumu, Antik Roma'nın geliştiği merkez bölgesiymiş.
Ogle yemegi icin Kolezyumun yanindaki pahali kafeler yerine hemen karsisindaki arada sokaklarda bulunan restoranlarda yemenizi tavsiye ederim..
Roma Forumundan yurumeye devam edince karsimiza Piazza Venezia cikiyor. Bu meydanda, büyük bir anıt var. İtalyanın ilk kralı olan Vittorio Emanuella II ye ait bir anıt. Burada, aynı zamanda, I nci Dünya Savaşında ölen meçhul onbir askerin mezarı konulmuş. O yüzden, buraya bilinmeyen asker anıtı deniliyor. Anıtların arkasında, İtalyanın ilk kralının sarayı bulunmakta. Meydana venedik isminin verilmesinin sebebi ise, meydana bakan iki venedik yapısının bulunması.

Bologna - Kizil Sehir

Milan'dan sonra yola guneye inerek devam ediyoruz. Ogrenci sehri olan, bolonez makarnanin merkezi kizil sehir Bolonya'ya ugramadan edemiyoruz. Kizil sehir ismini binalarin cogunun kizil tuglalardan yapilmis olmasindan dolayi almis olan Bologna'nin mimarisi Milan'dan farkli. Sehre giriste biraz sikici gorunen bir havasi olsa da tarihi binalarin bulundugu meydan ayni zamanda sehrin sosyal merkezi. Cafelerin onundeki masalarda oturan gencler, sarap evlerinin onunde tarihi binalari izleyerek sarap icenler, dar sokaklarda kopeklerini gezdirenler, yollara park edilmis kucucuk arabalar sehire sevimlilik katiyor. Gece gec saatlerde istiklal caddesini andiran dar sokaklarinda oturan icki icen gruplara rastliyorsunuz. Cesitli restoranlar var, bunun yaninda bol bol Pizzeria'lar bulunmakta. Pizzerialar'dan dilim pizza veya degisik sandvicler alabilirsiniz, fakat yine de bolonez makarnayi yemeden sehirden ayrilmayin.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

İtalya tatili - Milan

Milano Malpensa Havaalani sehirden 1 saat uzaklikta, havaalanina geldiginizde ilk olarak gozunuze koca koca billboardlardaki unlu moda markalarinin reklamlari carpiyor. O anda nasil bir yere geldiginizi anliyorsunuz, sehirde her yerde Gucci, Armani, Louis Vuitton, Ferrari, Cavalli gibi markalarin magazalarini goruyorsunuz. Dogal olarak da sokakta yururken modellerle karsilasmak pek de ilginc degil, model olmayanlar da kiyafet konusunda birbirleriyle yarisiyor zaten.

Milan'da genc yasli cogu insan motorsiklet ve bisiklet kullaniyor. Arabalar cok kucuk, oyle koca jeepler yok. Yollar dar, sokaklar arasinda belirli yerler motorsiklet parki icin ayrilmis.

Milano İtalya’nın moda ve finans merkezi olarak bilinen bir şehir. Pahali, kalabalik. Cok tarihi bir sehir olmasada birkac gorulecek yer var. Sehrin alisveris ve tarihi merkezi Duomo. Metro, taksi duraklari, cogu dukkanlar bu meydanda bulunuyor. Duomo Di Milano, yani Milan Duomosu yapımına 1386’da başlanmış Gotik tarzda dev bir katedral. Yapımı beş yüzyıl sürmüş olan katedral Roma’daki St.Pietro Katedralinden sonra boyut olarak İtalya’nın en büyük katedrali konumunda. Duomo'ya diger cogu kiliselerde de oldugu gibi sortla veya omzunuz acik kiyafetle giremiyorsunuz. Giris ise ucretsiz.

Duomo’nun hemen yanında Galleria Vitto Emanuele II adında tarihi bir alisveris merkezi icerisinde bircok magaza ve restoran var. Hatta McDonalds bile burada yer edinmis kendisine. Binanın tasarımcısı olan mimar Mengoni 12 sene boyunca yapının inşasında çalıştıktan sonra açılmasından yalnızca kısa bir süre önce çatıdan düşerek hayatını kaybetmiş. Tavani cam ve metalden olusan galerinin arka cikisinda buyuk Leonardo heykelini goruyorsunuz.

Yine Duomo'dan ayrilan yollardan birine girip yurumeye basliyorsunuz ve trafige kapali bir yoldan geciyorsunuz. Burada restoranlar, barlar (Italya'da cafeleri bar olarak adlandiriyorlar) var, acik havadaki masalarinda oturup karninizi doyurabiliyorsunuz. Yolu takip ettiginizde karsiniza Sforza Kalesi cikiyor. (Castello Sforzesco) Kalenin icerisine girip arka bahcesine girmemezlik etmeyin. Buyuk bir park, kirli olsa da kucuk bir dere geciyor icerisinden.

Aksam yemegi icin sanirim Milan'da bulunan birilerinden tavsiye almak en iyisi. Girisi pek de restorana benzemeyen bir yere giriyoruz, birden arka bahcede buluyoruz kendimizi ve Italya'nin meshur bolonez makarnasini tadiyoruz. Pazartesi gecesi oldugu icin gece kluplerinin hepsi acik degildi. Yine bir bilene danisarak Roberto Cavalli'nin 'Club Just Cavalli' adli, icerisi modellerle dolu olan, bir park uzerine kurulmus clubune gidiyoruz. Muzik ve atmosfer harikaydi, hafta ici olmasina ragmen de kalabalikti.